13 Aralık 2013 Cuma

The Hobbit: The Desolation of Smaug

Eğer izlemediyseniz, yazımdan uzak durun çünkü birazdan spoiler'ın anasını ağlatacağım. Merakla beklediğim filmleri ilk gün izleme takıntımdan dolayı, Marmara Park IMAX sinemasındaki yerimi hemen aldım ve bu muhteşem filmi izleyen şahitlerden biri oldum. Yazımda tabii ki şahsi görüşlerimi belirteceğim ama genel olarak yazma nedenim, ekşi sinemanın bu film hakkında yazdığı o, bana göre iğrenç yazıya cevap olacak. Ekşi sinema, filmi resmen itin götüne sokmuş ve ben bunu kabul etmiyorum, çünkü bu film kesinlikle "ağır" eleştiriler yapılabilecek bir film değil.



 Tıpkı Diablo 3'ü beklediğimiz gibi bekledik LOTR serisi geri dönsün diye. Hatta çekilmeyeceğini bilerek, belki çekerler ya diye diye bekledik yıllarca. Sonra PJ bize bir kıyak yaptı, belki cebini düşünüyordu ama olsun, ne kadar Cinemaxium'a uyuz olsam da gittim paşalar gibi 20 tl'mi verdim, izledim filmi, hakkımı helal ediyorum. İlk film geldiğinde Taksim'deydim ben, önümde Hobbit kılığına girmiş insanlar vardı. Düşünün o kadar beklemişiz. Bizler filmlere bağlanmayı, onlara alışmayı seviyoruz, bu da zaten filmin kalite ve başarısı ile paralel oluyor.  LOTR serisi muazzamdı. Gelen filmin beklentiyi kesinlikle karşılaması gerekiyordu. Bana sorarsanız, beklentimi 2. film karşıladı. İlk film tam bir "bedtime storys" temasında bir filmdi, heyecandan çok eğlenceli, keyif vericiydi. Kötü mü? Haşa! Yeni dostlar ile karşılaştık, eski dostlar ile tekrar buluştuk ve esasında LOTR'dan dedikodularına denk geldiğimiz ama ne olduğunu hiç bilmediğimiz o serüvenlerden birine hep beraber yola çıktık.

 İlk filmi fazlasıyla beğenmiştim. Bana yeni bir yola çıktığımızı, bittiğinde bir sonraki seneyi sabırsızlıkla bekletebilecek bir serüvenin içinde olduğumuzu gösterebilmişlerdi. Özellikle Necromancer'ın kim ya da ne olduğunu 1 sene boyunca bekledim, tüm o kitabı okuyanlardan uzak durdum. İlk film bitti, dediler tam 1 sene sonra gene bugün burada olacağız diye. Olduk da. Hikayeye kaldığımız yerden devam ettik. İlk filmin aksine 2. film fazlasıyla heyecanlı sahneler içeren, la ne olacak ki şimdi dedirten anlarla doluydu. İlk filmdeki o tatlı havadan çıkıp birazcık vahşileştik, gerilime geçtik. İlk filmde birçok sahnede kahkahalar atmıştık, dediğim gibi eğlenceli bir filmdi, the desolation of smaug ise daha ciddi bir film olmuş.



 Gel gelelim filme. PJ en iyi yaptığı şeyi gene yapmış. Manzara, görsellik tekrar tavan yaptı salonda. Erebor sahnelerini ağzım açık izledim. 3D? Gene yoktu. Olmadığını bilerek gittiğimden hayal kırıklığına uğramadım. Film çekmeye çalışan biri olarak, PJ'i gerçekten çok kıskandım. Harika ötesi çekimler. Belirlediği açılar, yakaladığı anlar, İNANILMAZ! Kim ne derse desin, PJ bunu mükemmel yapıyor. Görüntüleri tartışmayı bırakırsak gelelim senaryoya ve karakterlere. En büyük hayal kırıklığım Legolas oldu. Şu espriye resmen konu mankeni olmuş; Legolas çok bozdu çok. İlk gördüğümde aklımdan geçen buydu; senin suratına bir şey olmuş. Kilo mu almış yoksa LOTR serisindeki çekim tekniğinin farklı olmasından bilemedim ama Legolas'ın o karizması salonda bizimle değildi. Senaryo? Akıcı bir filmdi. Sıkmıyor, film sürekli ilerliyor. İlk filme göre daha az durağan sahne var. Olanlarda ileri ki sahnelerin temelini kazıyor. Uzun olması, 3D ve hareketli sahnelerin çokluğu benim gibi gözü bozuk olan bir adamı çok yordu o ayrı konu. Nehir sahnelerine takip etmekte zorlandığımı itiraf ediyorum. Lost dizisinden hatırladığımız Kate'i tekrar görünce suratımda bir tebessüm belirdi. Onu da özlemişim. Kendisinin bana göre filmdeki yeri kesinlikle klişeden uzak olmuş. Legolas ile aşk yaşayacağını, yeni bir Aragorn-Arwen ilişkisi beklerken ters köşe oluyoruz. Kitapta da böyle mi bilmiyorum ama klişeden uzak olması iyi olmuş.



 Her şey tamam, oyuncular her zamanki gibi harika. Sahneler eşit paylaştırılmış gibi. Erebor'a kadar cücelerimiz gene bir sürü beladan kurtuluyor, başlarına gelmeyen kalmıyor, bunlar harika savaş sahneleri ile süsleniyor, senaryodan kesinlikle kopulmuyor ve en sonunda 2 filmdir beklediğimiz o ana geliyoruz; Bilbo'nun Erebor'a girişi ve taşı bulmaya çalışması. Yalanım yok, gerilmediysem namertim. Kovalamaca sahneleri, cücelerin ejderhayı devirme sahneleri fevkaledenin fevkiydi. IMAX olduğundan mıdır bilmiyorum, Smaug'un her alevinde salonda depremler oldu, tir tir titredik. Biz de onlarla o heyecanı yaşadık. Yanımda ve arkamda benle beraber zıplayanlar oldu. Bir an bizi Ejderhayı öldürdüklerine inandırıyorlar ama nafile, sizi what have we done ile seneye kadar uğurluyorlar.



 Bana göre, birinci filmden çok çok daha iyi bir film. Çünkü cücelerimiz bir belaya odaklanırken öbür taraftan başka bir bela doğuyor ve LOTR'ın temellerini oluşturuyor. Gandalf'ı, Balrog'dan beri bu kadar aktif ve büyü kullanırken de görmemiştik, iyi geldi. 1 senedir beklediğime fazlasıyla değen bir film oldu. Görselliği ve çekimleri muhteşem. Senaryo dopdolu, oyunculuk her zamanki gibi mükemmel. Erebor sahnelerine özel bir iltifat kelimesi bulmak gerek bence. Peki ben bunu LOTR'ı çok çok sevdiğimden dolayı mı yazıyorum, hiç eleştirmiyorum? Hayır. Bence 1. Hobbit'e nazaran kat ve kat daha iyi bir film olduğu için bu kadar övüyorum, çünkü gerçekten hakkını vermişler. İzlerken büyülendim, yalanım yok, kimi yerlerde PJ'i kıskandım. Ekşi sinema eleştire dursun, PJ her şeyi ile gene bir şaheser oluşturmuş.




 Son olarak yazmadan edemeyeceğim, Legolas'ın Gloin'in oğlu Gimli için bu ne çirkin yaratık dediği sahnede kahkaha attım, göndermenin bu kadarı olur. Bir de LOTR serisinde de çok yapılan bir şeydi ama bu filmde daha fazla yapılmış olan vurgulamalara dipnot düşücem. Yakın plan çekimlerinde karakterlerin olaya gizem ve gerilim katması çok iyi olmuş. Doruk noktası da Smaug'un ben ateşim, ben... ölümüm! dediği yakın çekim sahnedir. Fevkalade olmuş... Özetle, paranıza kıyınız ve gidiniz efenim. He bir de Luke Evans'ı filmde görmek ayrı bir zevkti ve 3. filmde de olacağını bilmek iyi oldu.