Türk sinemasının “ilkleri” değil de -ilkleri demek çok kapsamlı olacaktır.- "bazı ilk heyecanları" sizlere aktaran, Yanaki ve
Milton Manaki kardeşlerden Fuat Uzkınay’a, Majik Sineması’ndan Muhsin
Ertuğrul’a, Ayhan Işık’tan Cahide Sonku’ya, Mustafa Kemal Paşa’dan senaryolarını “Mümtaz
Osman” takma ismiyle yazan Nazım Hikmet’e kadar uzanan, Türk
Sineması’nın başlangıç yıllarına ait fotoğraf, dergi ve afiş görsellerinden oluşan
bir seçki örneği sunmak istedim. Bilgiler, fotoğraflar, yalnızca tek bir
kaynaktan elde edilmemiş olup; bazı resmi gazetelere, mecmualara, fotoğrafçılara, sinema
tarihçilerine başvurularak hazırlandı.
İlkleri anacaksak, ilk Türk filminden söz etmemek abes olur. 1914’te yedek subay Fuat
Uzkınay’ın, Yeşilköy’deki Ayastefanos Anıtı’nın yıkılışını filme alışı,
Türkiye’de sinamanın başlangıcı olarak kabul ediliyor.
İlk yazımda
“Sinematografın İnşası” başlığı altında, tahmin edersiniz ki sinematografı ele
almıştım. Lumiere Kardeşler’in icadı olan sinematografın, Osmanlı ülkesine
girmesi, Paris’teki gösteriden kısa bir süre sonra gerçekleşti. Babıâli, sinematograf denilen bu icattan Fransa Sefareti’nin gönderdiği bir yazıyla
haberdar oldu. Sinematograf, tüm dünyada olduğu gibi Osmanlı’da da büyük bir
ilgiyle karşılandı. Kahvehane, birahane gibi mekanlardan yapılan ilk
gösterilerden sonra, Sigmund Weinberg’in çabalarıyla gerçek mekanına kavuştu.
Aslında Osmanlı topraklarındaki ilk film çekimini Manaki Kardeşler, II.Meşrutiyet’in ardından Rumeli’de yapmaya başlamıştı. 1914’te Fuat Uzkınay’ın
belgesel çekiminin ardından Birinci Dünya Savaşı sırasında, Ordu Sinema Film
Merkezi çok sayıda film kaybetti. İlk drama 1916’da Sedat Simavi tarafından çekildi.
Cumhuriyet’in ilanından sonra sinema tutkusu Muhsin Ertuğrul’un öncülüğünde tüm Türkiye’yi sardı.
Buyurunuz, bu seçkiye birlikte
göz atalım.
Viyana Güzel Sanatlar Akademisi mezunu, “Cumhuriyet”, “Papağan”, “Akbaba”, “Son saat”, “Yeni Ses”, “İkdam”, “Zaman”, “Yedigün”, “Karikatür”, “Şaka”, “Akşam”, “Dünya”, “Nasreddin Hoca”, “Tercüman” dergi ve gazetelerinde çalışmış olan, uzun yıllar “Tarihten Çizgiler” (sonra bunu albüm haline getirdi.) başlığını taşıyıp, Osmanlı devrini yansıtan karikatürler çizen Salih Erimez, bu sefer ilk sinema filmi “Trenin İstasyona Girişi”nin İstanbul’daki gösterimini anlatan bir karikatüre imza atıyor.
Viyana Güzel Sanatlar Akademisi mezunu, “Cumhuriyet”, “Papağan”, “Akbaba”, “Son saat”, “Yeni Ses”, “İkdam”, “Zaman”, “Yedigün”, “Karikatür”, “Şaka”, “Akşam”, “Dünya”, “Nasreddin Hoca”, “Tercüman” dergi ve gazetelerinde çalışmış olan, uzun yıllar “Tarihten Çizgiler” (sonra bunu albüm haline getirdi.) başlığını taşıyıp, Osmanlı devrini yansıtan karikatürler çizen Salih Erimez, bu sefer ilk sinema filmi “Trenin İstasyona Girişi”nin İstanbul’daki gösterimini anlatan bir karikatüre imza atıyor.
Türkiye’de ilk sinema gösteriminin yapıldığı, bugünkü
Beyoğlu Avrupa Pasajı’nın üst katında yer alan tarihi Sponeck Birahanesi’nin
afişi.
Osmanlı’da ilk filmler, Makedonya’lı Manaki Kardeşler
tarafından, II. Meşrutiyet’in ardından Rumeli’de ve 1911’de Sultan Reşad’ın
Rumeli seyahatinde çekildi. ( Sinema tarihinden bilinmiyorsa da, Theo Angelopoulos’un;
“To Vlemma tou Odyssea” filmini izleyenler, bu kişileri hemen anımsayacaktır.)
İlk Osmanlı vatandaşı sinemacılar Yanaki ve Milton
Manaki kardeşler.
Tepebaşı’ndaki Petits Champs’da da sinema
gösterileri yapılıyordu.
Orta Çağdan itibaren, Yunanca'da "karşı yaka",
"öte" anlamına gelen "Pera" (Πέρα) adıyla anılmış, bugünkü
“Beyoğlu” dediğimiz bölgede bulunan Şark Sineması’nın ilanı.
1923 tarihli Sinema Postası – Resimli Haftalık Mecmua
1909 yılında "Pathé Freres Sinematografhanesi"
adıyla açılan, ilk gösterilerden
itibaren
gelirlerin, İzmir’in yoksul insanlarına yardım olarak
dönüştürülmesi geleneğini uzun bir süredir devam ettiren Pathe Sineması’nın
binası.
Birinci Dünya Savaşı yıllarında, Merkez Ordu Sinema Dairesi
çalışanları, askeri sinemanın önünde.. (Önde solda Fuat Uzkınay ve yanında Kadıköy'de
Kuşdili sinemasını açan, Lale Film şirketini kuran Cemil Filmer Beyler.)
Merkez Ordu Sinema Dairesi stüdyosunun Türk ve
Alman çalışanları.
İlk Türk filmi kabul edilen, Ayastefanos Anıtı’nın
yıkılışını filme alan yedek subay Fuat Uzkınay.
Büyük Harp’ın başında, Yeşilköy’deki Ayastefanos Anıtı’nın
yıkılışı.
Başkumandanvekili Enver Paşa, iki Alman subayının
getirdiği kameranın önünde.
Çanakkale Cephesi’nde bir Alman subayı ile iki Osmanlı
askeri kamera önünde.
İlk Türk drama filmi Pençe’yi çektiği yıllarda Sedat Simavi.
(Fazlaca gazete ve dergilerde imzası olmasına karşın, özellikle Hürriyet
gazetesinin kurucusu olmasına dikkat çekmek isterim.)
İşgal altında olan İstanbul'daki işgal kuvvetlerinde görevli, Fransız subayı General Louis Franchet D’Esperey'in “Bir Fransız kızının, bu şekilde
ahlaksızca gösterilemeyeceği, Anjel’in şahsında Fransızların küçük düşürüldüğü”
gerekçesi ile yasaklanmasına rağmen gizlice gösterime giren, yapımcılığını Fuat
Uzkınay ve Malul Gaziler Cemiyeti’nin üstlendiği, Türk sinemasında sansüre
uğrayan ilk film “Mürebbiye”nin senaristi ve yönetmeni Ahmet Fehim Bey’in, yine
bir ilk için işe koyulduğu, ilk tarihsel film denemesi.
Mustafa Kemal Paşa,
İzmir’in kurtuluşunun ardından, hükümet konağından çıkarken filme alınıyor.
1920’li yıllarda Şehzadebaşı’nda sinemalar.
1932'de Muhsin Ertuğrul'un ilk beyaz perde uyarlaması olan
“Bir Millet Uyanıyor” filminin çekimleri. (Eser: Nizamettin Nazif
Tepedelenlioğlu)
Muhsin Ertuğrul’n yönettiği “Ateşten Gömlek” filminden bir sahne.
“Leblebici Horhor” filminin Kağıthane’deki
çekimleri sırasında Cezmi Ar ("Bir Millet Uyanıyor" filminde de görüntü
yönetmenliği yapmıştı.) ve Muhsin Ertuğrul.
Cumhuriyetin ilk yıllarında, sinema salonlarının
sıralandığı İstiklal Caddesi.
Adı daha sonra “Venüs”, “Taksim Sahnesi” olacak olan, yeni bir kültür ve alışveriş merkezi yapılması için binanın
yıkılmasına karar verilen, Ağustos 2007'de binada kiracı olan İstanbul Devlet Tiyatrosu’na, kendisine ait tüm donanımı ve eşyaları sökerek
binayı boşalttırdıktan sonra, binanın 2008'de yıkılması, yerine yapılacak
alışveriş merkezinin İstanbul'un "Avrupa
Kültür Başkenti" olacağı
planları üzerine yok edilen Majik Sineması’nın el ilanı.
(“Kültür”
kelimesinin sözlükteki karşılığından biri de “Uygun biyolojik şartlarda, bir
mikrop türünü üretme.”dir. Herhalde onu kastettiler…)
1926 tarihli Film Mecmuası. Kapakta; “Sevimli sahne
yıldızlarından Lil dö Pöti” yazıyor.
1929-30 yıllarında Elhamra Sineması çalışanları.
1932 yılı yapımı operet
filmi “Karım Beni Aldatırsa”nın yönetmenliğini Muhsin Ertuğrul, müziklerini
Muhlis Sabahattin yapmıştı. Senaryo da "Mümtaz Osman" takma ismiyle Nazım Hikmet’e aitti.
Muhsin Ertuğrul’un “Tosun Paşa” filminin afişi.
Tosun Paşa filminde Türk sinemasının ilk yıldızlarından
Feriha Tevfik - Bu arada kendisi Türkiye'nin ilk güzellik kraliçesi olur. - , Suavi Tedü ve Hazım Körmükçü bir arada.
İstanbul Sıraselviler Caddesi'ndeki Majik
Sineması’nda “Bir Aşk Nağmesi” filminin afişi.
Muhsin Ertuğrul’un, ilk sponsor desteğiyle çekilmiş ve Türk sinemasının ilk uzun metrajlı renkli filmi “Halıcı Kız”
Türk sinemasının en gözde seslendirme sanatçıları bir
arada: En arkada Sair Köknar ve Ferdi Tayfur (arabeskçi Ferdi Tayfur değil.),
ortada İnci İpekçi, sağda Mehmet Ali Cimcoz, önde solda Nazım Hikmet ve Mahmut
Moralı.
İlk sesli filmimiz “İstanbul’un Sokaklarında”nın Paris'teki
stüdyo çekimleri sırasında Semiha ve Rahmi.
Aydın Arako’nun yönettiği “İstanbul’un Fethi” filminin lobi
kartı. Başrolde Sami Ayanoğlu var.
1932 yılında İpek Film Stüdyosu’ndaki dublaj
sırasında Mahmut Moralı.
1930’lu yıllarda Beyoğlu Lüks Sineması’nda seyirciler. (Lüks
Sinaması’nın bulunduğu ada, Demirören Grubu tarafından satın alındı ve Saray
Sineması ile Lüks Sineması tahliye edilerek kapatıldı. Sonuç: Demirören
Alışveriş Merkezi.
07.09.2015’te bildirildi: Mikrop üretimleri devam ediyor.
Gerçekten “kültür” başkenti olabiliriz.)
Halide Edip Adıvar’ın eserinden sinemaya uyarlanan,
Ömer Lütfi Akad’ın yönettiği “Vurun Kahpeye” filmi, Majik Sineması’nda.
Vedat Örfi Bengü, “Ateşten Gömlek” adlı filmin çekimlerinde, kameraman Yuvakim Filmeridis ile birlikte.
Cumhuriyetin 10. yıl törenlerinin çekimi sırasında
Osman İpekçi.
Muhsin Ertuğrul ve Hazım Körmükçü, ilk yerli sesli
filmlerden Tosun Paşa’nın çekimleri sırasında.
Fahir İpekçi ve
İsmail Cem’in babası İhsan İpekçi tarafından kurulan İpek Film Stüdyosu'nda çekim yapılırken.
1930 yılında Taksim İstiklal Caddesi’nde bir sinemanın
girişi.
Türk sinemasının büyük yıldızı Cahide Sonku. -Cahide Sonku için de şöyle bir not geçeyim; kendisi Türk Sineması'nın hem ilk kadın yıldızı, hem de ilk kadın yönetmenidir.-
Cahide Sonku’nun başrolünde oynadığı “Şehvet Kurbanı”
filminin setinden.
Yönetmen Ömer Lütfi
Akad, başrollerde Ayhan Işık ve
Neriman Köksal’ın oynadığı, 1953 yapımı “Katil” adlı filmin çekimlerinde.
0 yorum:
Yorum Gönder