19 Ağustos 2015 Çarşamba

          Bu anlamlı filmin sizlerle analizini ve eleştirisini paylaşmadan önce şunları belirtmeliyim ki, Sanat, özellikle sinema sanatı insanlara onların görmediklerini göstermek ve duymadıklarını duyurmak anlamında eşsiz bir öneme sahiptir. Sanat,  göremeyen toplumun gözüdür, aynı zamanda da toplumun kalbine ve vicdanına hitap eden bir kurumdur. İnsanlık tarihine gölge düşüren ya da tam tersi insanlık tarihinin gururla hatırlayacağı olaylar ve kişilerin senaryo konusu olması bizim onları tanıyabilmemiz hususunda sanatın bize göz kulak olduğunun benim tezimce kanıtıdır.


          2004 yapımlı filmin yönetmeni, ödüllü bir yönetmeniz olan Terry George'dir. Dram türünde konu edinen Hotel Rwanda filminin başrolünde Don Cheadle oynamıştır. Filmde yalnızca birkaç sahne Rwanda'nın başkenti Kigali'de çekilmiş geriye kalan çoğu sahneleme ise Güney Afrika'da gerçekleşmiştir.

      Hotel Rwanda filminin ana hatları ile konusu,  sömürgeci ülke konumundaki Belçika'nın  Rwanda halkını 10 inek ve fazlasına sahip olanlar ve olmayanlar şeklinde ikiye ayırarak aynı etnisiteden, ulustan iki ayrı yapay ulus yaratması,  bu uluslardan daha zengin ve güzel fizyolojik özelliklere sahip olan Tutsilere çeşitli yönetim kadrolarında ayrıcalık tanımaları sonucu oluşan kaotik süreç ve bu sürecin ileride dönüşeceği soykırımdır. Eminim ki filmi henüz izlememiş ve Ruanda soykırımı ile ilgili bilgisi olmayan izleyicileri dehşete düşürecek bir film. Bunun sebebi ise yaşananların gerçek olması .

       Yaşanmış olayları konu alan bu tür filmlerde sinemasallıktan ve sanat tekniğinden çok, senaryo yani konu ön plana çıkmaktadır. Filmin konusu ve yaşanacaklara duyacağınız merak sizi her saniye ekranın karşısında tutmaya yetecektir. Birleşmiş Milletler ve gelişmiş ülkeler 1994 yılında yaşanmış olan Ruanda soykırımına seyirci kalmışlar, kendi gözlerini kör kulaklarını olaylara duymaz kılmışlardır. Film batının bu denli insan hayatını hiçe sayar tutumlarını değinmekten de kaçınmamıştır. Batı yapımlı olan Hotel Rwanda filmi bir vicdan aklaması olarak görülebileceği gibi, kendi politikalarını eleştiren bir yaklaşım olarak da değerlendirilebilir.

     

       Gelelim birazda filmi anlatmaya, Belçikalı'lar Rwanda'da insanların burunlarını ölçerek ve göz bebeklerinin güzelliklerine göre fiziği düzgün ve zengin olan Ruandalı'ları ayırmışlar ve bunlara Tutsi ismini vererek halkın geri kalanı olan Hutu'lardan ayırmışlardır. Daha öncede belirttiğim gibi bu tamamen yapay bir ayrımdır. Hutulu bir otel yönetici olan Paul Rusesabagina Tutsili bir kadın ile evlidir. Hutu'ların Tutsi'lere ve ılımlı Hutulara karşı başlattığı katliamın başlarında ailesini kurtarmak için mücadelesine başlayan Hutulu Paul sonradan Hutu ve Tutsi mültecilerini de kurtarmak için elinden geleni yapar. Evet Hutulu Paul, o bir Hutulu'dur ancak henüz bilincini kaybetmemiştir. Diğer Hutulu'lar gibi insanları kesmez ve öldürmez. Paul başından beri olaylara karşıdır. Genel müdürlüğünü yaptığı oteli mülteciler ile doldurur ve onlar için elinden geleni yaparak yüzlerce mülteciye kurtuluş olur.

       Birleşmiş Milletler bölgeye gelir ve yalnızca beyazları bölgeden tahliye edip çekilir. Bu Hutu'lara istediğinizi yapın anlamını taşımaktadır. 100 gün süren büyük katliamlarda yaklaşık 1 milyon kişi hayatını kaybeder. Batı herşeyi görür ve bilir ancak kendi yarattiğı bu soykırıma yalnızca sessiz kalır, gözlemci kalır. Hutu'ları Fransızların desteklediği gerçeği filmde de vurgulanmıştır.

     Hotel Rwanda filmi, batının kendi halkına demokrasi, insan hakları, ekonomik reform ve benzeri birçok ayrıcalıklar sunarken diğer ülkelerin ve özellikle Afrika'nın halklarının yaşamını asla umursamadığı, değerli bulmadığı tezini kanıtlıyor. Soykırımı tamamen yaratan batının, olayları engellemek adına hiçbir şey yapmadığını görmek için dahi filmi izlemek gerekmektedir.

   Bu analizimi Güney Afrika'dan filmin çekildiği topraklardan hazırlıyorum. Afrika'nın yaza başlarken esen ince rüzgarlarını içime çekip Mandela'nın heykeline karşı, onun gözlerine bakarak yazıyorum. Bir sonraki analizim de muhtemelen onun ile ilgili olacak. Çünkü inancım şudur ki insanlığın sahip olduğu problemleri onlara en iyi biçimde yansıtacak olan hücre sanattır. Sanat topluma tarihinin ve geleceğinin aynasını tutacak, farkındalık bilincini oluşturacaktır.

     Ülkem şu sıralar anlamsız bir biçimde kaotik bir sürecin eşiğine gitmektedir. Farklı gruplar birbirlerini anlamsız sebeplerle suçlu yada aşağı görmeye doğru meyl etmektedir. Umarım yıllar sonra bizler içinde bir Hotel Rwanda filmi çekilmez. Belki de kaotik bu zamanların önüne sanat geçer ve biz genç sinemacılar bunda pay sahibi olmanın onurunu yaşarız.

İyi seyirler !

1 yorum:

  1. Teşekkür ederim bu içten ve inançlı yazınız için. Farkındalık yaratmak konusunda filmin başarısı yatsınamaz ancak böyle şeyler yaşanırsa yine aynı sessizlik ve görmemezlikten gelme olur diye düşünüyor ve korkuyorum. Ayrıca Paul'un filmde anlatıldığı gibi olmadığı insanları para karşılığı otelde barındırdığı, tehdit ettiği ve Hutulara yardım ettiğine dair yazılar okudum. Bu konudaki görüşlerinizi merak ediyorum. Sevgiler.

    YanıtlaSil