Türk
Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde dil dersleri dilin tanımıyla başlar
ve gelecek konular bu temelle devam eder. Muharrem Ergin dilin canlı
bir varlık olduğundan söz eder. Canlı varlık olması demek, dilin konuşulması yani yaşamasıdır. Yaşarken de kendini yenilemesi
demektir. Kendini yenileme insanların sürekli gelişen ve hiç
bitmeyecek farklı ihtiyaçlarını karşılamak suretiyle olur. Bir
şeyler aktarmak olduğu gibi bir şeyler gizlemek de insanın
ihtiyacıdır.
Bir
şeyler gizleme ihtiyacı dile yansırsa ;
Doğal
diller olduğu gibi yapay diller de vardır. Yapma dil insan eliyle
yaratılmış dil demektir. Halk tabiriyle konuşursak: Uydurma dil.
16.yy 'da insanın bir şeyler saklama ihtiyacı yeryüzündeki ilk
yapma dil Baleybelen'in ortaya çıkmasını sağlar. Gülşeni
tarikatından Muhyi Gülşeni, halktan bazı bilgileri saklamak
amacıyla Baleybelen'i oluşturur. Baleybelen "dilsizlere dil
veren" anlamındadır. Din ve dünya görüşü, geçerli
anlayışla çeliştiği zaman ortaya çıkacak rahatsızlıkları
gidermek için
bir şeyleri gizlemeye
ihtiyaç duyar. Muhyi, yarattığı dile bu fonksiyonu yükler. Özel
dili oluşturma sebepleri vardır. Tarikata bağlı biri için
"Sufilikte yüksek bilginin sadece ehli arasında paylaşılması
gerektiği " kuralı geçerlidir. Yani, Muhyi'nin, bağlı olduğu tarikata ait bilgilerini edindiği disiplin
gereğince halktan saklaması anlaşılabilir.
Muhyi, ilk yapma dili oluştururken detaylı çalışmalar yapmıştır.
Hatta bunun için gramer oluşturmuştur. Türkçe'yi temel alarak
yapmıştır çalışmasını. Yazıları ilk kez görenler, Osmanlı Türkçesi
ile ( Arap harfleriyle) yazıldığı halde okuyamamışlar.
Baleybelen'i bize tanıtan Mustafa Koç olmuştur. Meraklısı için
Baleybelen ile yazılmış metinler ve Mustafa Koç'un dil üzerine çalışmalarıyla ilgili dolu eser bulunmakta piyasada.
Dünyada
Yapma Diller ;
İlk
yapma dil, bilgileri saklamak amacıyla oluşturulsa da demek ki dünyada hala
iyi niyetli insanlar varmış ve böylelikle "anlaşmak" için
dil oluşturmuşlar. Mesela Esperanto, ortak ticaret dili kullanabilmesi ve ticaret yaparken anlaşabilmesi için İngilizce
temel alınarak oluşturulmuş. Bunu; cümle dizilişi, kelime
çekimlerinin vs İngilizce'ye benzemesinden anlayabiliriz.
Anlayamayanlar
için şöyle anlatayım, çocukken mutlaka kimse günlüğünüzü
okumasın ya da yazışmalarınızı anlamasın diye başka bir
sembolle ya da harflerin yeri değiştirilmiş şekilde bir şeyler
karaladınız. "Ali ata bak " yerine "ia taa kba"
şeklinde bir şeyler yazdınız. Bu da basit düzeyde bir yapma dil
kabul edilebilir.
Konumuza
dönelim, yeryüzünde sadece Esperanto yok. Volapük var, İdo
var. Hatta işin güzel yanından söz edeyim size: 2003 yılında
URBAN TRAD isimli grup Eurovision
şarkı yarışmasında yapma dil ile Belçika'yı temsil etmiştir.
Şarkının adı da Sanomi'dir.
Kıymetli
dilimiz Elfçe
J.R.R.
Tolkien, fantastik edebiyatın zeki
adamı. Hobbit ve Yüzüklerin
Efendisi gibi efsanevi
kitapların yazarı klasik dil eğitimi almış. Ve oturmuş Elfçe'yi
yaratmış. Orta Dünya sakinlerinden
Elf'leri konuşturmuş. Tolkien'in zekiden de öte dahi olması
yarattığı yapma dilin güzelliğinde gizli.
Dahi
adam, aldığı klasik diller eğitimi sayesinde Elfçe'yi yapma
dil statüsünden kurtarmış, doğal dil özelliği kazandırmıştır.
Doğal
dil ile yapma dil arasındaki farklardan birisi de dilin bir aileye
mensup olmasıdır. Yapma
dilin bir geçmişi yoktur. Oysa Elfçe öyle değildir. Quenya ve
Sindarin diye iki kola ayrılır. Doğal olarak aynı cümlenin iki
farklı söylemi oluşur. Tolkien, Elfçe'yi doğal dil gibi oluşturur. Zaman çekimleri tarihe göre
farklılık gösterir. ( Türkçe'de kullanılan "geleyazmak"
ile "gelmek üzere" kelimeleri gibi ) Dil evrim
geçirmiş, zaman içinde değişmiştir. Elf'lerin kendi alfabesi
Tengwar'da c ve k aynı sesleri karşılar. Tolkien bazen c bazen de
k sesi kullanır. Bu da kelime çözümlemede bize ter döktürür. Ufak bir ekleme: Dilin gelişimi Tolkien'in ömrü vefa etmediği için durmuştur. Bu yüzden Elfçe öğrenmeye kalkınca doğal olarak bir yerlerde çıkmaza giriyoruz.
Bir
dilci olarak olaya duygusal yaklaşıyor olabilirim. Ama fantastik
bir metin yaratmak zeka gerektiren bir iştir. Bir de fantastik dünya
için fantastik dil oluşturmak, bu dile akraba dil bulup kelime
alışverişine sokmak... Bu
anca Tolkien gibi zeki kelimesinin yetersiz kaldığı yiğitlerin harcıdır.
Gizleme ihtiyacı, ticaret yapma isteği ve eski İskandinav mitolojisinin beyaz perdeye kusursuz aktarımı... Görüyorsunuz hayat edebiyat olmadan biraz boş sanki.
Bir başka yolculukta görüşmek üzere.
0 yorum:
Yorum Gönder