Kısa
filmcilik üzerine ahkam kesebilecek biri değilim belki de ama ahkam kesebilmek
için belirli bir yaşa gelinmesi gerektiğine de inanmıyorum. Ben de amatör, yani
bağımsız bir sinemacı olarak birçok kısa film, müzik klibi ve çeşitli videolar
çektim. Şöyle dönüp bir yaptıklarıma baktığımda da kendi yaptığımdan çok
başkalarının çalışmalarına yardım ettiğimi gördüm. Böyle olunca da çekim
hakkında çok ama çok fazla şey öğrendiğimi, deneyim ettiğimi gördüm. Hele ki
kendim de bir kısa filmci olduğum için, olayın direkt içinde olmam sebebiyle nerede
hata yaptığımı, neyi beceremediğimi iyi görüyorum. Berbatlığından dolayı yayınlamadığım, tarihin tozlu raflarına kaldırdığım çalışmalarım dahi var. Öz eleştirilerimden gelen
aydınlama ve izlediğim onlarca kısa film sonrası ben de kısa filmlerde yapılan
hatalar hakkında birkaç kelam edebileceğimi düşünüyorum. Bu hataların
kimisinden kendim de geçtiğim için yapanı gayet iyi anlıyorum. Bu nedenle kısa
filmciler için birkaç madde çıkardım ve düştükleri hataları sıraladım:
Müzik
Klibi Çekmeyin
Sessiz sinema döneminde bile arada yazılar çıkıyor ve eleştirmenler filmde geçen konuşmalar hakkında bilgiler veriliyordu. Sessiz sinemanın bitmesiyle diyaloglara geçildi. Konuşmanın önemi arttı. Müzik her zaman vardı ama hiçbir zaman arkada öylesine çalan bir unsur olmadı. Bizim kısa filmcilerimiz maalesef müzik klibi çekmek gibi bir hataya düşüyorlar. Gerek diyalog yazma korkusu, gerek mikrofon olmayışı, gerek de kolaya kaçma isteği; yönetmeni diyalogsuz, ses kaydı olmayan, müzik filmi ya damüziklerle dolu bir film yapmaya itiyor.
Sessiz sinema döneminde bile arada yazılar çıkıyor ve eleştirmenler filmde geçen konuşmalar hakkında bilgiler veriliyordu. Sessiz sinemanın bitmesiyle diyaloglara geçildi. Konuşmanın önemi arttı. Müzik her zaman vardı ama hiçbir zaman arkada öylesine çalan bir unsur olmadı. Bizim kısa filmcilerimiz maalesef müzik klibi çekmek gibi bir hataya düşüyorlar. Gerek diyalog yazma korkusu, gerek mikrofon olmayışı, gerek de kolaya kaçma isteği; yönetmeni diyalogsuz, ses kaydı olmayan, müzik filmi ya damüziklerle dolu bir film yapmaya itiyor.
Burada
çok yanılıyoruz işte. Bazı yönetmenler kolaya kaçarken bile işi saptırıp 5
dakikalık filmde 5 farklı müzik kullanıyor. Film ilerliyor ama içinde hiç diyalog
olmadığı için bir yerden sonra Yalın'ın kliplerine benzemeye başlıyor... Müzik her daim görüntüyü desteklemek, duyguyu
arttırmak için kullanılmıştır. Siz de bunun için kullanın. Sesi kaydetmekten de
korkmayın. Kameranın ses kaydedicisi ile en olmadı telefonlarınız ile sesleri
kaydedin. Diyalogdan çekinmeyin. Çekincenizden dolayı ortaya müzik klibi gibi
filmler çıkıyor.
Kadrajlama
Sorunları
Yönetmenin
2 ana görevi vardır: Kamera nereye konacak ve oyuncu ne yapacak? Yönetmenliğin
en zevkli yanlarından biri kameranın nereye konacağıdır. 1 santimlik kayma bile
bambaşka görüntüler çıkarabiliyor. Fakat bizim kısa film yönetmenlerimiz şöyle
bir hataya düşüyor: Oyuncu kadraja tam girsin, gerisi önemli değil. Kamera
ölçeklerinin de kamera açılarının da her daim bir anlamı vardır. Alt açı farklı
bir anlam katar, üst açı farklı bir anlam, yakın plan çekim filmin havasını
tamamen değiştirir. Mükemmel mekanlarınız olmayabilir, imkansızlıklar sebebiyle
kendi evinizde film yapıyor olabilirsiniz. İşte burada zaten yönetmenlik
antremanınız başlamış oluyor. Güzel bir kadrajlama ile kötü olan yer güzel gibi
gösterilebilir. Doğru sinematografi diye bir şey vardır. Kadrajın içeriğinin
doğru dizayn edilmesi gerekir. En büyük hatalardan biri de hep şudur: Vücut
kadrajdadır ama kafa kadrajdan çıkar. Sol ya da sağ tarafta büyük-gereksiz
boşluklar. Kadrajdan çıkan eller kollar; neden girdiği belli olmayan mobilya
yarıları. Kadrajınızı olabildiğince gerekli bir amaç doğrultusunda doldurun.
Lavaboda aynadan çektiğiniz karakterin arkasında gözüken o havalandırma
penceresi hiç de hoş durmuyor. O kadrajınızı düzeltin!
Kamera açılarının anlamları üzerine: Link
Kamera açılarının anlamları üzerine: Link
Planlar
Arası Geçişteki Ses Sorunu
Ses
her zaman korkulandır. Bu yüzdendir ki tam da yukarıdaki maddeye başvuruyor
yönetmenler. Ses kaydetmek kolaydır. Telefonlar, ses kaydedicileri hatta çekim
yaptığınız kamera bile ses kaydeder. Ama her ses kaydı ortaya güzel bir şey
çıkaracağınız anlamına gelmez. Basit ses kaydedicileri ortam sesini fazlasıyla
kaydeder. Dikkat ederseniz videonuzdaki o ‘tıııssss’ sesi hep vardır. Yönetmen
kurguda sesli görüntüden müzikli bölüme geçtiğinde ortaya bir ses sıkıntısı
çıkar. Aynı sorun planlar arası geçişte de yaşanır. Sağda yaptığınız çekimdeki
arka plan sesi ile solda yaptığınız çekimdeki arka plan sesi bir olmadığından
planlar arasında geçiş yaptığınızda bir ses yükselip alçalması, yani bir
dengesizlik oluşur. Görüntünün iyi olmasına, devamlılığın da başarılı olmasına
karşın sesin sürekli değişmesi sizi ‘olmamış’ düşüncesine itecektir. Sesi
kapatıp sahnenizi bir daha izlediğinizde ise ‘olmuş’ dersiniz. Arka plan
sesleri her zaman sıkıntıdır ve profesyonel mikrofonlar olmadığı sürece de
başınıza bela olacaktır. Bundan kurtulmanın bir yolu var mı peki? Tabii ki. Adına Noise Reduction deniyor.
Fazla
Fazla Planlar
Hazır
yönetmen oldum, harika açılar bulayım diye kendimizi paralıyoruz ama işin özünü
burada kaçırıyoruz işte. Sahnenin gerektirdiği çekimi yapmak yerine bu da güzel
şu da güzel diyerek sahneyi bölük pörçük ediyoruz ya da sırf bu da güzel
duruyor diyerek sahnenin özünü elimizin tersi ile itip aslında güzel gibi duran
kötü kadrajlar çıkartıyoruz. Fazla fazla plan kullanmaktan uzak durun. O sahne
için ne lazımsa onu kullanın. Senaryoya baktığınızda zaten nasıl çekileceği
biraz da olsa bellidir. Fazla plan kafa karıştırır ve daha kötüsü amatörlüğe
iter. Akıcı planlar her zaman ilgi çekicidir.
Klişeler
Mümkün
mertebe yapmamamız gerekirken inatla yapmaya çalıştığımız şeylerin tamamı.
Filme uyanarak başlamak, yüz yıkama sahnesi, geriye akan saat, ayak çekimleri,
anlamsız planlar, patlayan silahlar vesaire. Eğer güzel bir film çıkarmak
istiyorsanız bütün klişeleri not edin ve mümkün mertebe yapmamaya çalışın.
Hikayeniz gerektirmediği sürece de bunlardan uzak durun. Bizim yönetmenlerimiz hikayenin
akışını tam kuramadıkları için bunları çok kullanıyor. 3. dakikasında vereceği
mesaj için filmi uzatması gereken yönetmen önce yüz yıkama sahnesi sonra da
ayak sahneleri koyarak vakit çalıyor. Fakat işin özünü burada kaçırıyor: O yüz
yıkama sahnesi orada neden var?
Jenerik
Jeneriğin
değeri bizde maalesef anlaşılamamış. Öncelikle jenerik izleyen bir toplum
değiliz, o kesin. Jenerik izlemeyen bir topluma filmlerdeki kadar uzun jenerik yapmak epey
saçma olur değil mi? Çektiğiniz amatör filme sanki çok büyük bir isimmişsiniz
gibi uzun uzun jenerikler eklemek fazla mantıklı değil. Olabildiğince kısa
tutun ve öz yazın. Ama yazmayı asla ihmal etmeyin.
Geçişler
Yanlış Kullanılıyor
Transitions,
yani geçişler. Bizim kısa filmcilerimiz filmlerindeki planları hesaplıyor ama
planlar arası yapacakları geçişleri maalesef hesaplamıyor. Bu sebeple de
geçişlerin çoğu ya eritme ya da fade-in/fade-out oluyor. Günümüz sinemasında fade-in/fade-out artık büyük zaman atlamaları için kullanılır. Eritme geçiş de
genelde dizilerde kullanılır. En olmadı filmlerde sakin bir sahneden, sakin bir
sahneye geçiş için kullanılır. Bizim kısa film yönetmenlerimiz bunu tam
anlamamışlar ki yaptıkları geçişler sebebiyle filmler aşırı kopuk duruyor. Bir
filmi çekerken mutlaka geçişlerini de hesaplayın. Zaten kurallı bir şekilde yazılmış senaryoda geçişler mutlaka
yazar. Geçişler hakkında sağlam bir kaynak için Edgar Wright’ın filmlerini
izlemenizi öneririm.
Sabit
Çekim Zorunluluğu
Bir
kamera ve bir tripod ile film çekilebilir. Yeter de artar. Fakat o kameranın
tüm film boyunca tripod üstünde durması gerekmiyor, değil mi? Omuzluk alacak
paranız yoksa tripodunuzu çok değişik tekniklerde kullanabilirsiniz. Bir tripod
peçete ya da sehpa yardımıyla şaryo, ortasından tuttuğunuzda steadycam, omzunuza koyduğunuzda ise shoulder olabilir. Bizim kısa filmcilerimiz
bütün filmi sabit çekme; daha da kötüsü bütün hareketleri tripod üstünde yapmak
gibi bir hataya düşüyor. Alın elinize kameranızı ve kullanın. Ufacık titremeler
kimseyi rahatsız etmez, etse bile artık titreşimi engelleyen programlar var.
Renklerden
Korkmayın
Kısa
film yönetmenlerimizin düştüğü en ‘kült’ hata siyah beyaz film çekmektir. Siyah
beyaz dönemi biteli çok oldu arkadaşlar? Siyah beyaz artık anlatılan filmin
duygu-durumuna uygun ise kullanılıyor. Bizim yönetmenlerimiz maalesef ışık ve
renk korkusundan dolayı da bu klişeye başvuruyor. Korkmayın arkadaşlar. Çok basit bir
çözümü var: Filminizi bol ışık alacak, renkli yerlerde çekin. Senaryonuzu ona
göre kırpın ya da ona göre bir senaryo yazın. Sırf renk ve ışık ayarı yapamayacaksınız diye siyah beyaza başvurup herkes gibi olmayın.
Senaryo
Sorunları
En
büyük hatalardan biri de ne anlatıldığının belli olmaması. Filmlerin çoğunun ne anlattığı
belli olsa da aslında ‘olay örgüsü’ diye bir şey yoktur. Sırf bir mesaj verebilmek
adına 5 dakikalık filmler yapılıyor. Mesaja ya da kraşendoya ulaşacak hikayeyi
oluşturmadan film yapmaya kalkışmamak en iyisi. Bir hikaye olacak ki, bir olay
örgüsü olacak ki en sonunda konumuza ulaşalım, değil mi?
Bir
diğer sıkıntı, kendini Tarkovsky ya da Godard sanan yönetmenlerdir. Hiçbir
anlamı olmayan görüntüler ve sözler ile doldurdukları filmi ‘aşırı anlamlı’ bir
şekilde pazarlamaya çalışırlar. Seyircimiz de buna meraklıdır. Gereksiz
sahneler ve planlar ile dolu filme anlam yüklemek ancak amatör ve ne yaptığını
bilmeyen bir yönetmenin işidir. Çektiğiniz ya da yazdığınız her kelimenin ne
anlama geldiğini bilerek yazın. Seyirci gördüğü her noktaya anlam yüklemeyi
sever. Siz siz olun, orada onu demedim diyebilme cesaretine sahip olun. Eğer ki
siz de seyirci gibi, yapmamış olduğunuz şeyi yapmış gibi anlatıyorsanız, vay
halimize.
Bir de
bizim yönetmenlerimiz şunu çok yapıyor: Anlatmak için anlatmak. Şöyle ki; kadın hakları
şu anda önemli bir konu, hadi film yapalım. E tamam da sen bunu ne kadar
önemsiyorsun? Sen bunu gerçekten anlatmak istiyor musun? Afrika’daki açlık da çok önemli
ona bakarsak. Anlatmak istediğiniz hikayeleri senaryoya dökmeniz gerekli; size dert olan hikayeler üzerinde durun, anlatmak için anlatmak
istediğiniz hikayeler üzerinde değil. İçinizden geçenleri film yapın lütfen.
Size ne batıyorsa, siz neyi dert ediyorsanız onu filme çevirin. Güzel bir konu
buldum vuu film yapayım mantığı ile yola çıkınca hüsrana uğruyoruz. Bir de,
şöyle bir deyiş vardır: “Eğer seyirci
anlatılanı anlamadıysa, bu seyircinin suçu değil, yönetmenin suçudur.”
Abartılı
Oyunculuklar
Bağımsız
bir kısa filmcinin oyuncu seçenekleri: Arkadaşları, kendisi ve ordan buldan
bulduğu oyunculuk eğitimi almış biri ya da tiyatro yapan arkadaştır. Maalesef
ki kısa filmcilerin düştüğü en büyük hatalardan biri de karakterizasyon
yapmamaktır. Olay örgüsünü bile tam çıkarmamış kısa filmci karakter oluşturmak
için zaten uğraşmaz. Bu da gereksiz cümleler kuran, abartılı ya da eksik
oyunculuk yapan birine sebep olur. “Abi şu sahnede sen şöyle şöyle yapıyorsun
çünkü şu şu” diyerek nice kısa filmler yapılıyor. Filminizin içeriği oyuncunuzun
kişiliğini törpüler. 1 sayfa karakter geçmişi ve kişiliği çıkartmak zor değil.
O bir sayfa 'karakter kimdir' listesini okuyan oyuncu, nasıl davranacağını en azından az çok bilir. Kameranın arkasından bakarken her şey güzel görünebilir ama bilgisayarda
baktığınızda oyunculuk fazlasıyla gerçekçilik dışıdır.
Netleme
Problemleri
Ana
problemlerden biri de bu. Otomatik netlemesi olmayan kameralarla çekim yapan
yönetmenler bol bol flu görüntüler çeker ve netlediğini zanneder. Kameranın
LCD ekranında her şey güzel görünebilir ancak bilgisayarda baktığınızda esasında tam da istediğinizi
yakalayamadığınızı farkedebilirsiniz. Kimi yönetmenler focus puller nedir bilmez.
Mesela kamerayı ayna niyetine kullanan yönetmen kameraya yaklaşan adamı netlemeyi
aklına getirmez. Kameramanın yanında sahne gereği zaman zaman netleme
yapacak birinin durması gerekmektedir. Netliği sürekli bozulan film amatörlük
belirtisidir. Tabii netliği sinemanıza uyarlayabiliyorsanız, o başka.
Maskeleme
Başarısızlıkları
Bir
şey öğrendim hemen yapayım: Maskeleme. Maskeleme, efekt dünyasının en önemli
parçalarından biridir. Montaj ve maskeleme yapmayı bilen biri, ortaya kısmen başarılı efektler çıkarabilir. Yalnız bunları biliyor
olmanız efekt yapmanız gerektiğini göstermiyor. Maskeleme yapmak epey zahmetli
ve özen gerektiren bir iştir. Daha kameranın kadrajını düzgün seçmeyen biri
için maskelemedeki kadraj-ışık mükemmelliğini yakalamak abesle iştigaldir. Maskeleme
için iyi bir ışıklandırma ve kadrajlama gerekir. Mümkün mertebe -bence- maskelemeden uzak durun.
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSil