6 Ağustos 2015 Perşembe

Bu filmi seçmemin nedeni filmin hem benim için önemli bir yere sahip olması, hem de Charlie Chaplin’in hayatında çok önemli bir yer kaplamasıdır. Limelight, sinema tarihi açısından da önemli bir yerdedir; sessiz sinemanın en büyük 2 palyaçosunu aynı filmde buluşturması benim için, Charlie Chaplin’in Amerika hayatını bitirmesinden ötürü Chaplin için önemlidir. Filmin yaptığı etkiden bahsetmeden önce sanırsam birazcık filmden bahsetmem gerek. Charles Chaplin’in canlandırdığı Calvero, vodvil hayatı bitmiş, eskimiş bir sanatçıdır. Artık eskilerde sahip olduğu ünü özleyen, yalnız ve unutulmuş bir kimliktir. Günün birinde tesadüfen aldığı gaz kokusundan 2 alt komşu Terry’nin gazı açarak intihar ettiğini fark eder ve içeri dalarak onu kurtarır. Terry umutsuzluk içinde olan bir balerindir; sanatını icra edemediği için hayattan göçmeyi tercih etmiştir. Calvero kendisini kurtarmıştır lakin bir sorun vardır; Terry yürüyememektedir. İşte filmimizin konusu burada: Calvero tecrübesi ve bilgeliği ile Terry’yi ayağa kaldırmak için motive eder çünkü Terry’nin rahatsızlığı psikolojiktir. Terry, Calvero’nun kendisine verdiği güven ve güç ile ayağa kalkmayı başarır, hatta sahnedeki yerini bile alır. Sahneye çıkmakla kalmaz Calvero’yu da yanında sürükleyerek onun tekrar sahnelere dönmesini sağlar.still-of-charles-chaplin-and-claire-bloom-in-limelight-(1952)-large-pictureLimelight belki de Chaplin’in yaptığı en duygusal filmdir. Neden mi? Çünkü filmde bir nevi kendisini anlatıyordu. Filmin tamamında kendisinden ne kadar kattığını görmemek mümkün değil. Kendi vodvil hayatının artık bitmek üzere olduğunu, yeni sanatçılara yer verilmesi gerektiğini ama sahneyi ölesiye sevdiğini anlatıyor. Filmin bir diğer önemli yanı -benim için çok önemli bu- sessiz sinemanın en büyük 2 isminin ilk ve son kez aynı filmde rol almasıdır. Sinemaya sesin gelmesi ile sinemayı bırakan Buster Keaton ile sessiz sinemada ısrar edip en sonunda piyasaya yenik düşüp sesli film yapan Charlie Chaplin aynı filmdeydi. O dönem yaşayan insanlar için bu resmen bir lütfutur. 2 büyük komedyen aynı filmdeydi hatta Buster Keaton’ın belkide ilk defa sesini duydu insanlar. Mesela filmdeki sahnelerinden gerçek hayattaki yerleri hakkında bir tespit yapabiliriz; Charlie Chaplin tiyatroya, Buster Keaton ise sinemaya aittir. Filmin üzücü yanı, belki de filmin tek fasosu olan Buster Keaton’ın çok ama çok az rol almasıdır. Sadece 9 dakika onları aynı çerçeve içinde görebiliyoruz. Beraber oynadıkları sahnenin sonunda Calvero davulun içine düşer ve Calvero’yu sahneden çıkartırlar. Bu bir nevi Chaplin’in sahne için ölürüm demesidir. Alt metinleri seven Chaplin belki de ilk defa kendisi hakkında eleştirel yaklaşıyordu. Chaplin kendisinin yavaş yavaş bitişini ve vodvil hayatında yaşadığı acıları yansıtmıştı filme. Diğer filmlerden farklı yanlarından biri de karşımıza Şarlo olarak değil bir İngiliz beyfendisi olarak çıkmış olmasıdır. Yaptığı en hüzünlü film olduğu aşikar. Terry’yi ayağa kaldırıp sahnelerde uçacak kadar gaza getirmişti ama kendisine yardım edemeyecek kadar acizdi. Fakat kim bilebilirdi bu filmde çizdiği karaktere gerçekten dönüşeceğini. Filmin sinema tarihi için önemli olan yanı şudur: o dönemler meşhur olan komünizm sempatizanlığı ile suçlanan Charles Chaplin, filmin Londra prömiyerine gitmesi ile bir daha Amerika’ya geri dönemez. FBI, o ülke dışındayken kendisinin ülkeye giriş iznini iptal eder. 1972’de alacağı Onur Odülü'ne kadar da yurt dışında yaşamaya devam eder. Limelight, onun Amerika hayatının son filmi olur. Ne kadar üzücü; sinemanın dahisi olarak sayılan Jean Cocteau, Buster Keaton ya da George Melies gibi onun da kariyeri hiç hoş bitmedi. Sinemanın mirası olup kariyeri güzel biten çok az kişi sayabiliriz zaten.limelight_02Limelight birazcık da müzikaldir. Filmin müziklerini Charles Chaplin yapmıştır. Limelight 1952’de çıkmasına rağmen 1973’de en iyi müzik ödülünü alır. Bu biraz, Amerika’nın batırdığını sıvaması gibi bir şeydir. Keza verdikleri onur ödülü de aynı sebeptendir. Amerika, sinemanın bir çocuğunu baltalamıştır. Bunun sebebi de maalesef Limelight’tır. Bu sebeple Limelight benim için bir koleksiyon filmidir. Ara ara açar, Calvero’nun suratındaki o hüzne bakarım ve Charlie Chaplin’in Avrupa’da geçirdiği zamanlarda aynı suratı taşıdığını düşünürüm. Buster Keaton ile beraber aynı sahneyi paylaşmalarını tekrar tekrar izler, hüzünlenirim. Sanırsam benim ve birçok kişi için Charlie Chaplin’in en iyi filmidir. Çünkü gerçekten yaptığı en içten ve en mana dolu filmidir. Karşımızda ilk defa rol yapmıyor, resmen kendisini canlandırıyordu.

0 yorum:

Yorum Gönder