22 Haziran 2015 Pazartesi

Atatürk ve Sinema

"Bu arada da Hakkı Saygıner bir anısında; 1937 yılında trakya manevraları
sırasında Atatürk “İstiklâl” filminin genişletilmesi için kurulan heyette görevli
Nurettin Baransel’den “filmin tamamlanıp tamamlanmadığını” sorar. Hayır, film
henüz tamamlanmamıştır. Peki sebep…. Baransel bu sebebi şöyle izah eder:

-Size ait sahnelerin ekserisi hareketsiz resimlerden ibaret paşam.
Bu yüzden film tamamlanamadı.

Atatürk bir an kaşlarını çatar, sonra şu cevabı verir:

- Ben hayattayım. Milli mücadeleye ait bütün evrakım, kılıcım,
çizmem halihazırda mevcut olduğuna göre çağırdığınız anda bana düşen
vazife ve görevi yapmadım mı? Böyle bir teklif karşısında kalsam
memnuniyetle kabul eder, bir artist gibi filmde rol alır hatıraları
canlandırırdım. Bu, milli vazifedir. Çünkü Türk gençliğine bu mücadelenin
nasıl kazanıldığını canlı olarak ispat etmek, hatıra bırakmak bu filmde
mümkün olacaktır"

 Fakat kendisinin bu isteği gerçekleşmez çünkü isteğinden kısa bir süre sonra hastalanır. Lakin yaverlerine verdiği emir ile gereken boşlukların doldurulmasını ister ve temsili çekimler yapılarak o boşluklar doldurulur.

  Atatürk esasında sinemayı seven ve önem veren biriydi. Fakat kurduğu yeni ülkenin düzenini sağlamak ile meşgulken sinemaya ayıracak vakti yoktu. Biraz da ülkede burjuva kesiminin olmayışı ve diğer ülke liderlerinin sinemayı hep propaganda için kullanmış olmasından dolayı geri durmuş olabilir. Vakit ayırmayı istediği zaman da kader izin vermemiş ve onu yataklara düşürmüştür. Perdelerde olan tek görüntüsü de İstiklal filmindeki halka seslenişidir. Kader onun kamera karşısında oyunculuk yapmasına izin vermemiş, bizi büyük bir gururdan ve mutluluktan etmiştir. Olsun, perdelerde olmasa bile gönüllerde yer aldığı için bunu dert etmiyoruz. Hatta yer alamamasına rağmen sinemanın ne kadar önemli bir icat olduğunu bilip desteklemesi bile yeterlidir.

"Sinema öyle bir keşiftir ki, gün gelecek barutun, elektriğin ve kıtaların
keşfinden çok dünya medeniyetinin vechesini değiştireceği görülecektir.
Sinema, dünyanın en uzak uçlarında oturan insanların birbirlerini tanımalarını,
sevmelerini temin edecektir. Sinema insanlar arasındaki görüş, görünüş
farklarını silecek; insanlık idealinin tahakkukuna en büyük yardımı yapacaktır.
Sinemaya lâyık olduğu ehemmiyeti vermeliyiz"



 İleri görüşlülüğünü bir daha göstermiş, benim gibi genç bir sinemacı için büyük bir gurur olmuştur bu söyledikleri.  Biz de dediği gibi, genç sinemacılar olarak: sinemaya layık olduğu ehemmiyeti vermek için çabalıyoruz, her daim, izindeyiz.


0 yorum:

Yorum Gönder