"Bu arada da Hakkı Saygıner bir anısında; 1937
yılında trakya manevraları
sırasında Atatürk “İstiklâl” filminin genişletilmesi için
kurulan heyette görevli
Nurettin Baransel’den “filmin tamamlanıp
tamamlanmadığını” sorar. Hayır, film
henüz tamamlanmamıştır. Peki sebep…. Baransel bu sebebi
şöyle izah eder:
-Size ait sahnelerin ekserisi hareketsiz resimlerden
ibaret paşam.
Bu yüzden film tamamlanamadı.
Atatürk bir an kaşlarını çatar, sonra şu cevabı verir:
- Ben hayattayım. Milli mücadeleye ait bütün evrakım,
kılıcım,
çizmem halihazırda mevcut olduğuna göre çağırdığınız anda
bana düşen
vazife ve görevi yapmadım mı? Böyle bir teklif karşısında
kalsam
memnuniyetle kabul eder, bir artist gibi filmde rol alır
hatıraları
canlandırırdım. Bu, milli vazifedir. Çünkü Türk
gençliğine bu mücadelenin
nasıl kazanıldığını canlı olarak ispat etmek, hatıra
bırakmak bu filmde
mümkün olacaktır"
Fakat kendisinin
bu isteği gerçekleşmez çünkü isteğinden kısa bir süre sonra hastalanır. Lakin
yaverlerine verdiği emir ile gereken boşlukların doldurulmasını ister ve
temsili çekimler yapılarak o boşluklar doldurulur.
Atatürk esasında sinemayı seven ve önem veren
biriydi. Fakat kurduğu yeni ülkenin düzenini sağlamak ile meşgulken sinemaya
ayıracak vakti yoktu. Biraz da ülkede burjuva
kesiminin olmayışı ve diğer ülke liderlerinin sinemayı hep propaganda için
kullanmış olmasından dolayı geri durmuş olabilir. Vakit ayırmayı istediği zaman
da kader izin vermemiş ve onu yataklara düşürmüştür. Perdelerde olan tek
görüntüsü de İstiklal filmindeki halka seslenişidir. Kader onun kamera
karşısında oyunculuk yapmasına izin vermemiş, bizi büyük bir gururdan ve
mutluluktan etmiştir. Olsun, perdelerde olmasa bile gönüllerde yer aldığı için
bunu dert etmiyoruz. Hatta yer alamamasına rağmen sinemanın ne kadar önemli bir
icat olduğunu bilip desteklemesi bile yeterlidir.
"Sinema öyle bir keşiftir ki, gün gelecek barutun,
elektriğin ve kıtaların
keşfinden çok dünya medeniyetinin vechesini değiştireceği
görülecektir.
Sinema, dünyanın en uzak uçlarında oturan insanların
birbirlerini tanımalarını,
sevmelerini temin edecektir. Sinema insanlar arasındaki
görüş, görünüş
farklarını silecek; insanlık idealinin tahakkukuna en
büyük yardımı yapacaktır.
Sinemaya lâyık olduğu ehemmiyeti vermeliyiz"
İleri
görüşlülüğünü bir daha göstermiş, benim gibi genç bir sinemacı için büyük bir
gurur olmuştur bu söyledikleri. Biz de
dediği gibi, genç sinemacılar olarak: sinemaya layık olduğu ehemmiyeti vermek
için çabalıyoruz, her daim, izindeyiz.
0 yorum:
Yorum Gönder