20 Haziran 2015 Cumartesi

Ramadi Şeytanı: American Sniper

Clint Eastwood'u bilen bilir, kendi topraklarını yüceltmeyi, kendi ülkesinin insanlarını vurgulamayı çok sever. Milliyetçilik dendi mi akla gelen ilk isimlerden biridir kendisi. Böyle olunca tabii American Sniper gibi gerçekten yaşanmış bir hikayenin kitabı onun için biçilmiş kaftan oluyor. Clint Eastwood'a sadece okuması ve çekmesi kalıyor. American Sniper, Chris Kyle adında bir amerikan nişancısının nam-ı değer Ramadi Şeytanı'nın Irak-Amerika savaşındaki hikayelerini anlatıyor. Yazan da bizzat kendisi. Görevi, kara askerlerini çatılardan uzun namlulu silahı ile koruması olan Chris Kyle denilene göre Irak'ta tam tamına 255 kişiyi öldürmüş, Irak'ta başına 20 bin dolar ödül konmuş, orada bir efsane olarak anılıyormuş. Konu ilgi çekici, gerçek ve hazır olunca Clint Eastwood hiç acımamış ve kitabı filme çevirmiş. Baş rolünde Chris Kyle'a kardeşi kadar çok benzeyen Bradley Cooper'ın oynadığı film beğenilmesine rağmen çok fazla tepki aldı. Sebebi de Chris Kyle'ın Amerika'nın kahramanı olarak yüceltilip savaşta öldürdüğü insanları meşru kılması.

Chris askerlik eğitimini nişancı olarak yani sniper olarak alır. O kadar yeteneklidir ki poligonları vurmayı bırakıp poligonların arkasında gezen yılanları vurabilecek kapasitededir. Chris diğer askerlere nazaran daha mütevazi biri olduğu için savaş karşıtı olan Sarah'ı etkilemeyi başarır. Sarah ile evlenmesinin ardından 11 eylül saldırısı gerçekleşir. Amerika artık kendine doğuya saldırmak için bir sebep bulmuştur ve bu sebepten ötürü Chris askere çağırılır. Hikayemiz Chris'in Irak'a yaptığı 4 askeri turu anlatmaktadır. Chris'in Irak'ta asker arkadaşlarını korumaya çalışırken büyük küçük kimseyi ayırt etmeden vurmasını, çatışmaları ve Chris'in ülkesine her döndüğünde sessizliğe bir türlü alışamayıp vatana hizmet aşkıyla Irak'a geri dönmesini izliyoruz. Chris savaş alanında gördüğü ve öldürmek zorunda olduğu insanlardan dolayı psikolojik problemler yaşar. İçten içe de asker olmayı seven biridir. Karısına her dönüşünde en sonunda tekrar savaşı tercih edecek, karısını akan göz yaşları içerisinde orada bırakıp gidecektir.



Filmin günümüz sinemasına kattığı ne var dersek çok da bir şey yok diyebiliriz. Bir sniper'ın gözünden 2 saatlik bir film izliyoruz. Konusunun tartışmaya açık olması dışında sıradan bir savaş filmi. Kötü mü? Hayır. Gayet ilgi çekici ve heyecanlı bir film. Sinemada izlemeye değer bir film olduğunu düşünüyorum. Özellikle çatışma sahnelerinde ve Chris'in alması gereken saniyelik kararlarda heyecan doruğa çıkıyor, izleyeni koltuğa mıhlıyor. Olması gereken de buydu zaten. Özellikle Irak'ın efsanevi sniper'ı ile kapışmaları filmi ilgi çekici kılan yönlerden biri.

Filmin konusuna gelecek olursak; film birçok kişi tarafından eleştirildi. Clint Eastwood bu. Çektiği her savaş filminde mükemmel derecede milliyetçilik yapan yönetmen bu sefer de sonuna kadar yapmış hatta biraz da abartmış. Kitapta geçiyor mu bilemem ama filmde Amerikan askerleri mağdur, Iraklı insanlar ise vahşi, barbar, terörist olarak gösterilmiş. Öldürme içgüdüsünün yaşla sınırlanmadığı çocukların bile el bombası atabileceği bir film. İş böyle olunca eleştiri okları hemen filme atılıyor. Chris Kyle, yaptığı açıklamada: karşımdakileri bir insan olarak görmedim, benim işim arkadaşlarımı korumaktı, bende bunu yaptım, diyor. Filmde de aynen bu var. İşi arkadaşlarını korumak. Ne kadar vurmadan önce hep tedirgin olsa da işini sonuna kadar yapan biri.



Irak savaşında ölen insanları meşru kılan bu film tabii ki Amerikan Akademisi'nin gözbebeği olmayı başardı. Martin Luther King'in anlatıldığı Selma ile beraber 2015 Akademi ödüllerinde en iyi film için yarışan  2. millitçi film oldu. Milliyetçilik yapan filmlerin Akademi tarafından ne kadar sevildiğini, bol bol ödüllendirildiklerini takip eden herkes bilir. Mesela; The Hurt Lucker ya da Zero Dark Thirty.


Filmi çok da fazla irdeleyip bu suçlu bu haklı demek istemiyorum. Sonuç olarak filme, film olarak bakıyorum ve izlediğim filmi gayet beğendim. Tabii film Akademi Ödüllerine aday olabilecek ya da Bradley Cooper'ı en iyi erkek oyuncuya aday yapabilecek kalitede bir film değil. Nightcrawler'ın Jake Gyllenhaal'ı bile listeye giremezken Bradley'nin girmesi haksızlık olmuş. Bunun dışında baktığımızda gayet heyecanlı ve güzel bir film olmuş. Sinemada para vermek istemiyorum diyorsanız evinizde patlamış mısır yerken izleyebileceğiniz kaliteli bir film olmuş.

0 yorum:

Yorum Gönder