Belgeseller üzerine çok fazla eleştiri yazılmadığını hepimiz
biliyoruz. Kimi belgeseller var ki yazılmayı bırak izlenilmesi için teşfik
edilmesi gerekiyor. Citizenfour Akademi Ödüllerinde en iyi belgesel için
yarışacağı zaman ilgimi çekmişti ama belgeseli izleyecek hiçbir yer
bulamamıştım. Enteresan yanı belgesel hiçbir platformda gösterilmiyordu;
sinemalara geleceği de yoktu. Türkiye'de insanlar böyle bir belgeselin
varlığından bihaberdi. İnternete düşmesi ve Filmegitmedenönce.com'un yazması üzerine
ben de hakkında bir şeyler yazayım dedim çünkü belgeselin 'izlenmesi ve
izlettirilmesi' gereken ender yapımlardan biri olduğunu düşünüyorum.
Bunlar hep Amariganın oyunları lafını çok duyarız. Ülkecek
komplo teorilerine aşığız. Her şey bize karşıdır, her şey bize düşmandır. Hep
bizi engellemek isterler ama ortaya bir kanıt sunamaz hurafeler üstünden
çıkarımlar yaparız. Wikileaks sızıntısından sonra ülkemizde dönen kimi
dolapların bazılarını öğrenme fırsatı bulduk; ne kadar gerçek olduğunu size
bırakıyorum. Bizim iç işlerimizde dönen gizli işleri bile elin oğlu ortaya
çıkartıyor.
Bizler teoriler içinde yüzerken birileri bazı gerçekleri
ortaya çıkarmak için çabalıyor, hayatını riske atıyor. Amerika'nın herkesin
özel hayatına gizlice karıştığını, onları takip ettiğini, evlerindeki kimi
makinalar vasıtasıyla izlediğini ya da dinlediğini anlatıyor belgesel. Aranızda
daha önce Edward Snowden ismini duyan var ise belgeselin başrolünde kendisi
var. Bilmeyenler için açıklama yapalım: Edward Snowden 2013 yılında bir nevi
hayatına son vermiş, herkesten gizli bir şekilde Hong Kong'da yaşamaya
başlamıştı. Eski bir NSA(National Security Agency) çalışanı olan Snowden yaşananlara dayanamayıp,
olan bitenden herkesin haberi olması gerektiğini düşünüp kimi bilgileri 2013
yılında sızdırmıştı.
Laura Poitras'ın kamerasından çekilen belgesel bu sızdırma
olayının ardından Edward Snowdan'ın gazeteci olan Laura Poitras ve Gleen
Greenwald ile görüşmelerini anlatıyor. Snowden şifreli bir şekilde ulaştığı
Gleen Greenwald'a buluşma teklifinde bulunur ve yaşadığı, gördüğü, bildiği her
şeyi ona anlatıyor. Gleen Greenwald'da üstüne düşen görevi yaparak konuyu
ekranlara taşıyor ve bu olay Amerika'nın gündemine oturuyor. Bizi takip ediyorlar
paranoyası bir nevi doğrulanmış oluyor. Tıpkı -izleyen varsa- Personal of
Interest gibi.
Edward Snowden'ın dediğine göre 11 eylül saldırılarından
sonra Amerika istediği her kişiyi tercih ettiği bir şekilde takip edebileceği PRISM
adlı bir teknoloji geliştirir. Tek tıkla evimizdeki herhangi bir makinaya
bağlanıp bizi izleyebilir ya da dinleyebilirler. Terörü önceden saptama adı
altında yaptıkları bu girişimin rayından çıktığını, insanlar özel hayatlarına
karıştıklarını hatta onlar hakkında bilgi topladıklarını söylüyor. Belgeselin, olayın içinden çekilmiş olması da bizi onun karşısında oturan ve bizzat
dinleyen kişi konumuna getiriyor. Anlattıklarını hayretler içinde dinliyor,
olanları şok içinde izliyoruz.
Gleen Greenwald ve Laura Poitras, The Guardian ve Washington
Post'ta yayınladıkları bu haberler ile Pulitzer Ödülünü kazandılar. Haberlerin
yayınlanması ardından önemli kimi avukatların toplanıp bir çare bulma çabasını,
düzenlenen 'özgürlüğe müdahale' toplantılarını ve başkan Obama'nın konu hakkında
bir açıklamasını belgesel içinde görüyoruz. Paranoya yerini gerçekliğe bırakıyor. Haberlerin
ardından Edwars Snowden devlet tarafından vatan haini ilan edilir ve suçlu
bulunur. İronik yanı, Amerikan vatandaşları arasında yapılan ankete göre de
Edward Snowden kahramandır. Amerika'ya dönemeyeceğini bilen Edwars Snowden
şuanda sevgilisi ile beraber Rusya'da sığınmacı olarak yaşıyor.
Belgeselin Türkçe çevirisi olmadığından dolayı filmi
ingilizce izlemek zorunda kaldım. İngilizceme ne kadar güvensem de bazı şeyleri
tam olarak anlayamadım çünkü yer yer dava konuşmlarına yer yer de teknik
konuşmalara şahit oluyoruz. Sağlam bir Türkçe çeviri ile yapıldığı takdirde
tekrar izleyeceğim kesin. Akademi adayı olmasına karşın Türkiye'de yayınlanması
adına hiçbir girişim yok-tu ben bu satırları yazarken. Kimsenin belgeselden de haberi yok-tu ben bu satırları yazarken. Böyle bir
belgeselin izlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Başka Sinema sağolsun, belgesel bizlere ulaşmayı başardı. Şimdi sırada izlemesi kaldı.
0 yorum:
Yorum Gönder