Yazıma Times gazetesindeki film yorumlarının taklidini
yaparak başlayayım, hani şu posterin içinde sağda solda yıldızlarla
yazılanlardan:
"Tüyler ürpertici!"
"Fevkalade!"
"Gerilim dolu 2 saate hazır olun"
Yıllarca film eleştirmenlerinin ya da sinemanın önemli
isimlerinin bu tarz yazılarına anlam yüklemeye çalışırdım; artık yükledim.
Whiplash bu 'övgü' dolu kenar yazılarının hepsini fazlasıyla hakediyor. Son
dönemde izleyebileceğiniz, izlediğim en iyi filmdir belki. Türü gerilim
olmamasına karşın insanı gerim gerim geren, rahatsız eden, sinirlendiren bir
başyapıt. Hele hele müziği seviyorsanız, hele ki jazz'ı seviyorsanız, izlememiş
olmanız ayıp. Şahsen koleksiyon filmlerim arasına filmi koydum bile; yarışmalar
da J.K. Simmons'ı koleksiyonları arasına bir bir koymaya devam ediyor. Her
yarışmada boy gösteren Whiplash mutlaka en az bir ödül almadan; ve özellikle en
iyi yardımcı erkek oyuncu ödülünü almadan o yarışmadan ayrılmıyor. Çünkü J.K.
Simmons; sizi kızdıran, sinirlendiren,
evire çevire dövmek istediğiniz ama yapacağı her harekete taptığınız ruh
hastası bir karakteri canlandırıyor. İzlerken tüyleriniz diken diken olacak,
akan her kan sizden akarmışcasına canınız acıyacak ve kalkıp perdeye bir yumruk
atmamak için zor duracaksınız. Çünkü film, sadece Andrew'un sınırlarını değil,
sizin de sınırlarınızı zorluyor.
Andrew, ülkenin en önemli sanat okuluna girmiştir ve baterist
olmak istemektedir. O sanat okulunun da en önemli yanlarından biri 'Terrance
Fletcher' gibi bir isme sahip olmasıdır. Mükemmelliyetçi bir ruh hastası olan
Terrance, Andrew'a takacaktır ve Andrew'un sınırılarını sonuna kadar
zorlayacaktır. Sınırını bulmakla kalmayacak, tavanı delmeye çalışacaktır. Film,
Andrew'un, Terrance'ın bandosuna girme çabasını, kendini kanıtlayıp as baterist
olmasını anlatmaktadır. Ama film ilerledikçe sadece filmin müzik boyutunda
kalmıyoruz, Andrew'un mükemmele ulaşma savaşında gösterdiği tepkileri ve
kişisel değişimine de tanık oluyoruz. Bir nevi müzikal Rocky izliyoruz. Andrew
okula gelen sadece bir öğrenci iken Terrance yüzünden manyaklaşacak, kendini
kanıtlamak adına kan bile dökecektir. Ne kadar enteresan değil mi? Müzik
filmini anlatıyoruz ama kandan bahsediyoruz. Kan, ter, kaza, kavga, sinir
krizi, yüksek ses ve isyan ve daha fazlası filmin temellerini oluşturuyor.
Andrew'un kişisel değişimi diğer filmlere nazaran daha
farklı çünkü Terrance, Andrew'un içindeki o egoist tarafı 'anında'
çıkaracaktır. Ağır ilerleyen bir değişim söz konusu değil, bir anda manyaklaşan
ve daha fazlasını isteyen bir ana karakter var filmde. Yani film hiçbir zaman
yavaşlamıyor, her an akıyor. Terrance ise tam bir psikopat. 100'lerce alet
arasında yanlış notaya basan adamı duyabilecek bir kulağa sahip. Aşırı
mükemmelliyetçi ve benmerkezci. O ne derse o olacaktır, o ne isterse o
olacaktır, onun 'çıkarları' uğruna bir bando kurulacaktır ve başarıyı o
sahiplenecektir. Çünkü o: harikadır. Andrew ise onun karşısına uzun süre sonra
çıkan ilk engeldir. Hem onun dediğini yapmaya hazırdır hem de ona karşı gelip
kendi dediğini yaptırmak isteyecektir. Böylece filmde bir çatışma başlıyor, kim
sözünü geçirecek?
Müzikal anlamda film aşırı derecede doyurucu. Yer yer
kulağımızı tırlamalayan sahneleri olmasına rağmen genelde bayram niteliğinde
ilerliyor film. Filminde hiç bitmeyen aksiyon sahneleri, özellikle buraya
dikkat, müzikal bir film olmasına rağmen hiç bitmeyen aksiyon sahneleri ile
filmden kopmanız mümkün değil. J.K. Simmons, Altın Küre ödüllerinin kırmızı
halısında filmin 19 günde çekildiğini itiraf etti. 19 gün! 29 yaşında bir
yönetmen için muhteşem bir başarı. Damien Chazelle kendini bir filme tarihe
yazdırmayı başardı. Filmi şuan hem BAFTA'da hem de Akademi Ödülleri'nde
yarışacak. Ve bu önemli ve büyük yarışmaların hepsinden en az 1 ya da 2 ödülle
dönecektir.
Damien Chazelle genç yaşta olmasına rağmen kariyerinin en
önemli filmini şimdiden çekmiş olabilir. Kurgusal olarak ve görüntü bakımından
film kusursuz. Gözü yoran, bizi zorlayan bir çekim yok filmde. Gayet akıcı,
filme uygun, temiz bir şekilde çekilmiş film. Davul ve müzik senkronizasyonunda
yer yer sorunlar olduğu aşikar ama Miles Teller'dan o şekilde bateri çalmasını
beklemek de insan üstü bir istek olur sanırım. Notlarımızın arasına içinde
öpüşme olmayan filmler listesine bir film daha diye yazabiliriz. Filmde
kadın-erkek ilişkisi olmasına karşın bu çok fazla ön planda değil. Ön planda
olan tek şey Andrew ve Tarrance'ın kapışmasıdır. Giriş gayet hızlı bir şekilde
oluyor, gelişme cidden insanı rahatsız edebilecek boyutlarda, sonuç ise
efsanevi finaller listesine girebilecek kalitede. Çok fazla spoiler vermemeye
çalışıyorum çünkü eleştiri yazısı yazmaktan çok teşvik yazısı yazmaya
çalışıyorum. Bu film kesinlikle herkes tarafından izlenmeli!
Filmi özetlersek... özetleyecek çok bir şey yok. Gidin ve
izleyin. Hırsın, egoizmin, müziğin bu kadar tavan yaptığı bir film daha bulmak
çok zor. Nightcrawler'da Jake için manyak demiştim ama bu filmde 2 tane aşırı
manyak var ve ikisi de çok gerçekçi karakterler. En iyi olmak için sınırları
zorlamak mı gerekir yoksa sınırları aşmak mı? Bir insanın başarılı olabilmesi
için ne kadar zorlayabilirsiniz? Müzikal bir filmde ne kadar gerilebiliriz?
Hepsinin cevabı için... Whiplash!
0 yorum:
Yorum Gönder