15 Temmuz 2015 Çarşamba

Bir korku filmi düşünün ki sadece korku sahnelerinde değil filmin her anı sizi rahatsız etsin, içiniz sıkılsın. Ama bir dakika... Bu filme tam olarak korku filmi demek bile mümkün değil. Ben şahsen sanatsal korku filmi demeyi tercih ediyorum. Aylar önce ilk defa fragmanını gördüğümde film hakkında son dönemin en korkunç filmi diyorlardı. Cannes Film Festivalinde bütün eleştirmenlerden tam not almayı başarmak gerçekten zordur ki korku filmi çekip de herkes tarafından beğenilmek çok zordur; fazlasıyla görecelidir, alay konusu olmak bile mümkündür. Sen git Cannes’da her eleştirmen okey al, bir de üstüne son 10 yılın en korkunç filmi olarak lanse edil. E tabii böyle olunca İstanbul Film Festivaline geldiğinde izlemem artık Allah’ın emriydi. İzledik, salondan çıkarken kendime şunu soruyordum: yahu korku filminde durum öyküsü olur mu?


 It Follows’a sadece bir korku filmi demek büyük bir hakaret olur bence. Cannes film festivaline ve yapılan tüm eleştirilere katılıyorum: film son dönemde izlediğim en iyi korku filmlerinden biriydi. Müzik, çekim ve senaryo kombinasyonu o derece başarılıydı ki bu 3’lüyü aynı anda doğru yapabilen çok az korku filmi sayabilirim. Hikayesi de diğer korku filmlerine nazaran farklı: Jay, Hugh ile flört etmektedir lakin flörtleri Jay’in tahmin etmediği bir şekilde bitecek. Arabayı ıssız bir yere çekerler ve tabii ki sevişirler. Yalnız Hugh seks sonrası sigara yakmak yerine Jay’i bayıltmayı tercih eder. Jay uyandığında artık dünya onun için asla aynı olmayacaktır. Hugh seks ile bulaşan bir laneti Jay’e aktarmıştır. Artık Jay hayatının her anında tetikte olmak zorundadır çünkü bu lanet her an her yerden çıkabilen, kurbanının üstüne durmadan yürüyen ve sadece lanetli kişinin görebildiği insan formunda bir lanettir. Ne zaman, nereden çıkacağı belli değil; kime ya da neye benzeyeceği belli değil, herhangi biri olabilir; durmadan üstüne yürüyen, asla durmayan; seks ile başkasına aktarılmadığı sürece lanetli kişiyi öldürene kadar devam edecek bir lanet. Ürkütücüden çok rahatsız edici. Kalabalığın içinde ya da bomboş bir sokakta size doğru yürüyen bir kadın ya da erkek düşünün. Ruhsuz, sadece size doğru bakan ve ürkünç görünümlü insanlar.

Jay’in yapması gereken şey başkası ile yatmak ve laneti başkasına aktarmaktır; aktarır da. Ama aktardığı kişiler lanet tarafından öldürüldüğü için lanet her defasında ona geri dönmektedir. Film yer yer korkunç olsa da fazlasıyla rahatsız edici bir yapıda. Çözüm yok, nereden geldiği belli değil, neden olduğu cevapsız. Sadece hayat mücadelesi. Jay, film ilerledikçe iyice boğulmaya, sıkılmaya ve bunalmaya başlar. Bu hislerin hepsini biz de fazlasıyla yaşarız çünkü biz de seyirci olarak film boyunca gece gündüz farketmez her  an ortaya çıkabilecek laneti aramaya başlıyoruz. Gözümüz sürekli Jay gibi etrafta oluyor, 2 dakika rahat oturamıyoruz. Sanatsal yanı da bu: içinden ölmeden çıkılması imkansız bir döngünün içine biz de dahil oluyoruz. Ve ne oluyor? Film sonuçlanmadan bitiyor. Nasıl sonuçlanabilir ki? Asla bitmeyecek bir paradokstan bahsediyoruz. Bu yüzden korku filminde durum hikayesi yapılabilir mi sorumun cevabını almış oluyorum. Giriş var, gelişme var ve asla gelmeyecek bir sonuç.


Yönetmen David Robert Mitchell’i tebrik etmek istiyorum, koskoca filmi zoom ile çekmiş, kuralları yıkmış resmen. Yağ gibi kayan kamerası ve uzun planları ile gönlümü kazandı. Film ne kadar senaryo olarak başarılıysa yönetmenlik olarak da çok başarılı. Hele ki soundtrack sanatçısı olarak Disasterpeace’i o seçtiyse, gelsin yanaklarından öperim. 70’ler, 80’lerin mono korku müziklerini 2015 tekniğiyle yapan Disasterpeace filme resmen boyut atlatmış. Film müziği nedir? Filme katkısı ne kadardır sorusunun cevabını bu filmle verebiliriz. Sadece soundtrackler bile korkunçken, filmi tahmin etmeye çalışmayın ve gidin izleyin.


Bütün yorumlara fazlasıyla katılıyorum; son dönemde izlediğim en harika korku filmiydi. Fede Alvarez’in Evil Dead’i ve James Wan’ın Insidious’u ile The Conjuring’i sonrası yönetmen-senaryo-ses kombinasyonu bu kadar iyi olan bir film izlememiştim. Kesinlikle izlenmesi gerektiğini düşündüğüm, şarkıları ayrı bir şekilde olacak şekilde tam koleksiyon filmi. Hazır sinemalardayken bence koşun izleyin. Sadece korkmak değil, 1.30 saat boyunca diken üstünde oturmak istiyorsanız tam sizlik.

0 yorum:

Yorum Gönder