6 Ağustos 2015 Perşembe



   Kıyamet senaryosu filmlerini seviyorsanız bu filmi seveceğiniz aşikar. Yalnız White God'ı diğer filmlerden ayıran özellik, kıyamet senaryosunun hiç de olağandışı olmaması. Ne uzaylılar, ne göktaşları ne de karadelik gibi olağanın çok dışında bir kıyamet durumu yok. Distopya, lakin çok da gerçekçi. Son dönemlerde bol bol işlenen 'doğanın bize sırtını çevirmesi' temasının çok farklı bir boyutu var filmde. Bu sebeple White God son dönemlerde izleyebileceğiniz en ilginç filmlerden biri. Ana karakterinin bir köpek olmasının yanında işleyişi ile de filmi 2014'ün en enteresan filmleri listesine sokuyor. Yönetmen Kornel Mundruczo gerçekten çok zor bir yapımın altına imzasını atmış, film iyi ya da kötü olsun, kesinlikle bir takdiri hak ediyor; baştan belirteyim.

    Lili sokaktan bulduğu bir köpeği sahiplenmiştir ve onu çok sevmektedir. Ailesi de buna karışmamaktadır. Lakin annesi ve üvey babasının iş gezisine çıkması gerekmektedir; bu sebeple Lili'yi gerçek babasına emanet ederler. Daniel de kuralları olan, takıntılı, köpek sevmeyen biridir. Babası köpeği ne kadar istemese de Lili köpeği Hagen'ı da yanında sürükler. Lili için Hagen her şeydir. İçinde bulunduğu bandoyu da, babasını da köpek uğruna suistimal edebilecek potansiyeldedir. Böylece baba ve Lili arasında köpek için sürtüşmeler başlar ve en sonunda tansiyon tavana ulaşır. Baba Hagen'ı zorla yol ortasına çıkarıp bırakır ve arabası ile basıp gider. Lili'nin çığlıkları ve Hagen'ın bağırışları esnasında baba gaza basar. Böylece Hagen hiç bilmediği bir yerde tek başına kalır.




    Bu dakikadan sonra filmin öznesinin esasında köpek olduğunu öğreniyoruz. Filmi Lili'nin gözünden değil, köpeğin gözünden izlemeye başlıyoruz. Köpeğin hiç tanımadığı bir şehirde yaşam mücadelesini, Lili'yi bulma çabasını ve başına gelen binbir türlü belayı izlemeye başlarız. Yer yer kamera Lili'ye dönse de genelde olay Hagen'dır. Bir köpeğin başına ancak bu kadar musibet gelebilirdi diyeceğiniz dakikalarla baş başa kalıyoruz. Yönetmeni tebrik etmemin sebeplerinden biri de konuyu köpeğin gözünden işlemiş olması. Hatta sadece Hagen ile kalmayıp tanıştığı yeni köpekleri de filme dahil etmesi. Hagen ve şehrin diğer köpeklerinin hayatta kalma mücadelesi, bakın buraya dikkat, hayatta kalma mücadelesi diyoruz çünkü filmde şehrin sokak hayvanlarına karşı çok sert bir politikası vardır; onları yakalamakta görevli kişiler  tarafından tek tek yakalanıp barınağa kaldırıyorlar.

  Spoiler vermemek sebebiyle hikayenin tamamını anlatmayacağım ama şunu söylemez isem olmaz: Hagen'ın başına gelenleri gören kimi seyirciler -en azından benim seansımda- sinemayı terk ettiler. Hagen bu performansının başarısı sebebiyle Cannes Film Festival'inde en iyi köpek ödülünü aldı. Filmde köpeğimizin yaşadıklarının ne kadar etik olduğu tartışılır ama Hagen'a vurulan sahnede yönetmen kamerayı yukarıya doğru tutarak ona vurulduğunu göstermiyor; yani Hagen'a gerçekten vurulmuyor, ses efektleri ve gölgeler bizi yanıltıyor. Yönetmen Kornel bunları düşünmüş lakin yine de çoğu hayvansever  insanın katlanamayacağı şeyler Hagen'ın başına geliyor. Kötü yola düşmüş kadın misali bir köpek izliyoruz filmde.




   Hani kıyamet senaryosu? Film Hagen'ın başına gelenlerden ibaret sanıyoruz ama sonra işler değişiyor. Hagen bir önder misali barınaktaki bütün köpekleri örgütleyerek barınakta isyan çıkartıyor ki bahsettiğim olağan kıyamet senaryosu bu. Hagen ve arkasındaki isyan bayrağı çeken 'kana susamış' köpekler önce barınaktaki güvenliklere saldırıyor daha sonra şehre yayılarak nefretlerini kusmaya başlıyor. Şehri talan eden köpekler sadece talan etmekle kalmıyor, onları hor gören, onları döven insanları da tek tek buluyor. İnsan gibi sağlı sollu saldırarak istediklerini alıyorlar. Ne yaptıklarını da izleyerek görmenizi tercih ederim.


    Yönetmeni tekrar tekrar tebrik etmek istiyorum. Filmdeki oyunculuklar harika olmamasına karşın köpekler gerçekten iyi iş çıkarmış. Düşünsenize, sete dönüp bakıyorsunuz, insandan çok köpek var. Eminim ki çekimler epey uzun sürmüştür ama hakkını sonuna kadar vermişler. Filmde en çok vurgulanan konu insanlığın içindeki kara delik. Koskoca filmde hayvan seven tek insanın Lili olması direk göze çarpıyor. Herkes hayvan düşmanı, herkes hayvanlardan bir çıkar sağlama peşinde. Bir tek Lili saf sevgiye sahip. Sevgi, müzik ve hayvan 3'lüsü filmin ana hatlarını oluşturuyor. İzlerken epey rahatsız olacağınız, insanlıktan utanacağınız bir film White God. Hatta köpeklerin isyanını haklı bulacak, kendinizle bağdaştıracaksınız. İzlemenizi öneririr miyim diye soracak olursanız; mideniz sağlam ise izleyin, 2014'ün en ilginç ve başarılı filmlerinden biri bence White God. İzleyip bi kendinize dönüp bakmanızı tabi ki isterim.

0 yorum:

Yorum Gönder